Konya Alaeddin Tepesi II. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı Mimari Proje Yarışması
Şehrin Ruhu
Tepenin Ruhu
«Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar.» Tanpınar
Bir mekânın ‘yer’ olması belirli süreçlerden geçmesi; katmanların artarak, silikleşerek, çoğalarak, yok edilerek, elenerek birikmesi ile zenginleşiyor. Katmanlardan oluşan bu hafıza her ne kadar tamamen görünür/bilinir olmasa da ‘yerin ruhu’nda zamandan ve mekândan azade yaşamaya devam ediyor. Hafızanın görünürlüğü yeniden canlanabilir, evrimleşebilir, onarılabilir veya tamamen yok olabilir.
Yer olma sürecini çok yoğun katmanlardan geçerek yaşamış, kimliğinin uzamı çoğalarak gelmiş olan Alaeddin Tepesi, son yüz yılda hafızasının çoğunu görsel olarak yitirdi, kimlik değiştirdi, farklı bir hafıza üretti, üretmeye devam ediyor.
Yerin ruhunu, kimliğini oluşturan hafıza çeşitli katmanlardan oluşuyor. Milyarlarca yıllık doğa tarihi, binlerce yıllık insanlık tarihi, somut ve soyut kültürel miras, bunların mekân ve sosyal yaşamla ilişki biçimleri bu katmanları oluşturuyor. Bugün var olan ve bizim yapmakta olduğumuz her şey büyük oranda bu katmanların devamı.
Alaeddin Tepesi’nin geleceği aslında bugünde ve geçmişinde, hafızasında kayıtlı. Yaptığımız müdahaleyle büyük oranda bu hafızayı eşelemek, onarmak istiyoruz. Onarımı salt var olanı dondurmak, ‘eksik’lerini tamamlamak değil, kimliğini anlamak, katmanlarını görünür kılmak ve geleceği bu bilgiyle kurmak olarak anlıyoruz.
Bu yolla, yeri iyi anlayabilirsek, bu ‘kayıp’ hafıza tasarımı yönlendiriyor, zenginleştiriyor. Bir diğer katmanlı ve karmaşık görünen ama zenginleştirici unsur da yerdeki tezatlar ve eşikler. Tarihi ve yeni şehrin ortasındaki konumu, çeşitli sosyal grupların karşılaşma noktası oluşu, şehrin orta çağdaki en kaotik ortamında en huzurlu ritüelleri geliştirmiş olması, tarihte Orta Asya’dan Akdeniz’e uzanan etkileşim sahasının imkân verdiği karşılaşmalar, dümdüz şehirde aniden yükselen topoğrafya ve nice tezat/eşik barındırması burada çalışmayı zorlaştırsa da, bunları iyi anlayabilirsek geleceği de iyi yönlendirebiliriz.
Bugün büyük yeşil bir park içinde tekil birkaç nitelikli yapı ve arkeolojik alanlardan oluşan Alaeddin Tepesi’nin kültürel katmanlarının arkeolojik özelliği yerin ruhunun görülebilir bir parçası olma potansiyeline sahip. Bununla birlikte fiziksel olarak yok olmuş, belge, fotoğraf ve kişilerin hafızalarında kayıtlı çok katmanlı bir miras var. Bunları ortaya çıkarmak üzere yapıların özgün kotlarına inerek kentsel arkeolojik peyzaj alanları yaratmak, yok olan izleri de işlevselleştirerek canlandırmak ya da başka araçlarla hatırlatmak tasarım yaklaşımımızın ana ilkelerinden oldu. Arkeolojiye mesafe alan, yabancılaştıran, sadece bilimsel veya turistik bir imge haline getiren, dokunulmaz kılan bir şehir değil, arkeolojisiyle yaşayan bir Konya hayal ettik.
Yer’in ruhunun olumlu yönde evrilmesi için önemli bir diğer husus da insanlar. Katılımcı, insanların ‘yer’e ait hissettiği, yerin bilgisiyle ürettiği, geleceği birlikte tasarladığı bir gelecek inşası da projenin sosyal kurgusunu oluşturacak.

Kentsel Yaklaşım
Tepeye Yakından/Uzaktan Bakmak
Konya’da ulaşımın, tarihin ve en önemli odakların kesişiminde yer alan Alaeddin Tepesi kentin kurulduğu yer olması dolayısıyla adeta bir sıfır noktası. Kentle ilgili her şey bu noktada başladı ve günümüzde de bu tepe yine kenti bir araya getirebilecek durumda.
Merkezler Arası Eşik
Alaeddin Tepesi kentin eski ve yeni merkezinin kesişim noktasında bulunuyor. Kent bu tepenin etrafında şekillendiği için ilk günden beri gerçekleşen en önemli değişikliklerin hem tanığı olmuş hem de bu değişimlerden payına düşeni almış. Tarihi ticaret merkezini, Mevlâna Müzesi’ni, Hükümet Konağı’nı; batıya doğru genişleyen yeni kent merkezine bağlayan tepe Konya şehrinin bilinen en eski tarihi buluntularına sahip.
Zafer Meydanı’ndan başlayarak eski şehri yeni merkeze bağlayan tepe, geçmişine rağmen merkezin tam olarak bir parçası olamıyor. Araç yoğunluğu, tarihinin yeteri kadar bilinmemesi, günün her saati kullanılamaması Alaeddin Bulvarı ve dış çeperlerini tepeden daha önemli ve yoğun bir hale getiriyor. Önemli kutlamalar ve törenler bulvarda ve Kılıçarslan Meydanı’nda gerçekleşiyor ve tepe yola yakın kafeleri dışında çevresi ile çok bağlantı kuramayıp bir ara bölge olarak kalıyor.
Şekil 1: Alaeddin Tepesinin Kent Merkezleri Arasındaki Konumu
Kentin Odak Noktaları
Konya’nın kent kimliği kazandığı ilk yer Alaeddin Tepesi ve bu yüzden de bellekte yeri olan, bilinen en önemli tarihi ve güncel fotoğraflar ya tepeye ait ya da oradan çekilmiş. Yani tepenin yakın çevresinde şehrin en önemli odak noktaları buluyor.
Kılıçarslan Meydanı önemli günler ve etkinlikler dışında şu an etkin kullanılmıyor olsa da planlanan Payitaht Müzesi ve çevresindeki açık alanla bir değişim öngörülüyor. Meydanın daha tanımlayıcı bir tasarım yaklaşımı ve Alaeddin Tepesi ile daha direkt bir iletişimi olmalı.
Eski Fuar, şimdiki Kültürpark, Karatay Medresesi ile belli bir yaşın üstündeki Konyalılar için çocukluklarını geçirdikleri bir yer. İnce Minareli Medrese ise dünyaca ünlü taç kapısı ile Selçuklu döneminin en önemli eserleri arasında.
Kentin şu an en önemli turistik ve kültürel bölgesi ise Mevlâna Müzesi ve çevresi. Mevlâna Caddesi üzerindeki Kayalı Park ve Hükümet Meydanı, karşıda Şems Türbesi ile birleşerek tarihin farklı noktalarını ve mimari dönemleri bir araya getiriyor. Bedesten’de tarihi ticaret merkezinin hala hayatta olduğunu, Mevlâna Müzesi ve otellerle bağlı olduğunu görüyoruz.
Şekil 2: Konya Kent Odakları
Ulaşım ve Bağlantılar
Hazırlanan imar planlarında etrafından geçen yolların oluşturduğu çemberin arasında kalan Alaeddin Tepesi kamusal bir alandan çok bir kavşak gibi var olabiliyor. Yapılan çalışmalarda tepenin kentin gündelik yaşamında uzun süre kullanılan, vakit geçirilen bir alan olmadığı, aksine Zafer Meydanı ve yeni kent merkezi ile Mevlâna Camii’ne gitmek üzere bir buluşma noktası olduğu görülmüş.
Gelen her turistin ilk gittiği yer olan Mevlâna Müzesi’nin Konya halkı için neden önemli olduğu sorusuna verilen cevap ‘tarihi önemi’ ve ‘açık alanları’ oluyor. Oysa ki tarihi olarak Konya’nın en önemli noktası olan tepe kentin diğer kısımlarına daha dengeli bir ulaşım planlamasıyla bağlanabilirse gerçekten vakit geçirilen bir ana çekim merkezi olacak değerde. Bu yüzden tepenin çevresindeki Alaeddin Bulvarı kesitinin kullanım ve malzeme seçimleriyle birlikte yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Tepe çevresinde araç kullanımı kısıtlanır ve Mevlâna Caddesi yaya yoğun bir kullanıma geçerse, önerilen tasarım ile birlikte hak ettiği görünürlüğe ve kullanıma erişebilir.
Şekil 3: Trafik kavşağı olarak çalışan tepe
Yaya Erişimi
Kentin buluşma noktası olmanın en önemli göstergesi gün içinde yaya yoğunluğudur denebilir. Bu yüzden yaya odaklı (ve engelsiz) erişimin güçlendirilmesi tepede önerilecek her kullanımın ve Alaeddin Tepesi Arkeolojik Parkı’nın kentle bir bütün olması sağlanabilir.
Yaya erişiminin en rahat sağlanabildiği, araçlar tarafından en az bölündüğü 4 ana bağlantı noktası belirlendi. Zafer Park çevresinde oluşturulan bağlantı ile özellikle gençler ve yeni kent merkezinden gelenlerin erişimini kolaylaştırmak amaçlandı. Mevlâna Caddesi’nin mevcut kullanımı yaya ve toplu taşıma ile sınırlandırılarak tepeye bağlantısı güçlendirilebilir.
Kuzeyde Alaeddin Tepesi Arkeolojik Parkı ve Kılıçarslan Meydanı arası yaya erişiminin de güçlendirilmesi ve meydana tüm Konya için kullanılmak üzere bir Turist Bilgi Merkezi yapılması önerilir. Bu bağlantıya Kültürpark da eklenerek mevcut yaya kullanımının tepeyi beslemesi amaçlandı.
Şekil 4: Yaya kavşağı olarak çalışan tepe
Ayrıca kentte tanımlı bisiklet yollarının artırılması ve bisiklet parkı noktalarının artırılması da halihazırda bisikletin yoğun olarak kullanıldığı Konya’da bu kullanımın merkeze yönlenmesi önerilir.
Tepenin çevresindeki geniş taşıt yolları, alanın yaya erişimine ve kamusal alan hissine zarar verdiği için kullanımı kısıtlayan en önemli konu. Dolayısıyla tepeyi kente bağlamanın ilk adımı yaya ulaşımını sağlamak. Bunu sağlamak için Alaeddin Bulvarı’nın kesiti güncellendi. Ayrıca Mevlâna Caddesi’nin yalnızca yaya ve toplu ulaşıma açık olacak şekilde özel taşıt erişimine kapatılması önerilir. Alaeddin Bulvarı’nda taşıtlar 2 şeride indirildi ve yaya öncelikli zemin kaplamasıyla geçiş alanları ön plana çıkarıldı. Önerilen yeşil akslar ve yoğun bisiklet yolları da yaya ulaşımının artırılması için alınan kararlar arasında.
Mevlâna Müzesi ve çevresinde yoğunlaşan oteller ve turist hareketi, Bedesten’deki yaya trafiği ve Kayalı Park ile Hükümet Meydanı’nın odak noktası etkisinin Alaeddin Tepesi’ne doğru yönelmesi amaçlandı. Böylece kentin tarihi merkezi bir bütün olarak çalışacak ve tepe kentin merkezinde olması istenen kullanım yoğunluğuna ulaşacak. Bunu sağlamak için tarihi merkezin dışında da müdahaleler planlanmalı.
Şekil 5: Ulaşım Stratejisi Aksonometrik Kesiti
Tarihi Katmanlar
Tepenin İzleri
Tasarıma başlamadan önce tepenin tüm katmanlarını anlamaya çalıştık. Yaptığımız araştırmalara göre tepenin izlerini günümüz de dahil olmak üzere beş zaman aralığında görselleştirdik.
Son dönemde yapılan arkeolojik kazı çalışmaları ve araştırmalar sonucunda elde edilen bulgularla sur ve burç hattı tanımlandı. O dönemde varlığı kazı çalışmaları ve/veya erişilen bulgu ve belgelerle kesinleştirilen yapılar somon rengi ile ifade edildi. Kaynaklarda adı geçen ancak hakkında çok fazla veriye ulaşılamayan ve analoji çalışmaları sonucunda çizilen yapılar krem rengi ile ifade edildi.
Şüphesiz ki bu hafıza arayışı uygulama aşamasında daha detaylı araştırmalar, bilimsel çalışmalar ve sözlü tarih çalışmalarıyla derinleştirilmeli.
Selçuklu Dönemi (1116-1248)
Alaeddin tepesinde Selçuklu Dönemi’nde (1116-1248) iç kale sur ve burçları, Alaeddin Camii, Eflatun Mescidi, Lala Ruzbe Medresesi ve iç kale surları içinde yer alan konutlar yer alıyordu. Surların etrafı bir hendekle çevriliydi.
Eflatun Mescidi’nin, Konya’nın Selçuklu hakimiyetine geçmesinden önce, IX-XI yüzyıllar arasında yapılmış bir kilise olduğu biliniyor. Yapı Amphilokios Kilisesi, Eflâtun Rasathânesi, Saat Kulesi ve Saathâne olarak da adlandırılmış.
Şekil 6: Selçuklu Dönemi, (1116-1248) 3 Boyutlu Restitüsyon Modeli
Geç Osmanlı Dönemi (1850-1918)
Bu dönemde iç kale sur ve burçları II. Kılıçarslan Köşkü de dahil olmak üzere büyük oranda yıkıldı. Alaeddin Camii’nin kuzeydoğusunda Sungur Hamam kalıntılarının yer aldığı biliniyor. Erişilen eski fotoğraflarda camii, köşk kalıntısı, Eflatun Mescidi ve tepenin güney yamacında yer alan kilise yapıları görülebiliyor. 1872 yılında Eflatun Mescidi’ne saat kulesi eklendi. Tepenin güney yamacında Rum ve Ermeni Kiliseleri bulunuyordu. Tepenin eteklerinde konutlar yer alıyordu. 1902 yılında tepenin güneyine Rum Okulu yaptırıldı. Rum Okulu yanında Tatbikat Sahnesi yapısı da yer alıyordu.
1904 yılında caminin güneydoğusuna günümüze de ulaşan Ferit Paşa Su Deposu yaptırıldı. 1917 yılında tepenin doğusunda Elektrik Fabrikası yaptırıldı.
Tepenin güneydoğu eteklerine Rum Mektebi (1854) ve Fransız Mektebi (1892) yapıldı. Fransız Mektebi bahçesinde günümüze de ulaşan Aziz Pavlus Kilisesi (1910) yaptırıldı.
20.yy. Başı (1918-1931)
1923-24 yılları arasında tepenin batısında ağaçlandırma çalışması yapıldı. Hendek bu dönemde dolduruldu. 1919 yılında Eflatun Medresesi yıkıldı. Rum Okulu 1932 yılında Halkevine dönüştürüldü. 1907 yılında inşa edilen Tatbikat Sahnesi ise 1923’ten sonra Belediye Sineması olarak kullanılmaya başlandı. 1955 yılında bina yandığı için kullanım dışı kaldı. Eski kilise arsası üzerine 1927 yılında askeri kütüphane olarak inşa edilen yapı orduevi olarak kullanıldı.
Tepeyi çevreleyen yol da bu dönemde açıldı ve iç kale bütünlüğünü kaybetti.
Yakın Dönem (1931-1982)
1936 yılında İstiklal Şehitleri Anıtı, diğer adıyla Tayyare Şehitleri Anıtı açıldı.
1941 yılında bölgede üç farklı noktadan sondaj kazıları yapıldı. Alanın kesin olarak höyük olduğu sonucuna ulaşıldı, Frig, Bizans ve Selçuklu dönemleine dayanan kalıntıların varlığı tespit edildi.
1954 yılında Torrance Belediye Gazinosu açıldı. Yapı 1970 yılında tadilat geçirerek, Alaeddin Keykubad Düğün Salonu olarak hizmet vermeye başladı.
İlk orduevi binası 1960 yılında yıkılarak yerine yeni bir orduevi yapıldı.
II. Kılıçarslan Köşkü kalıntılarını korumak amacıyla 1961 yılında beton şemsiye inşa edildi.
Günümüz (2000+)
Günümüzde bütün bu katmanlardan geriye Alaeddin Camii, Şehitler Anıtı ve çevre düzenlemesi, Torrance Binası, Kılıçarslan Köşkü ve yakın zamanda yapılan kazılarda ortaya çıkan sur ve saray kalıntıları ulaştı. Kılıçarslan Köşkü üzerine yapılan tamamlama/örtü kamuoyunda oldukça tartışıldı ve kalıntıları koruma işlevi görmemekte.
Ödül
- 2.Ödül
Künye
Konum: Selçuklu, Konya, Türkiye
İşveren: Konya BB
Ekip: Y. Burak Dolu, Koray Bayraktutan, Saleh Malek, Merve Torlak, Gamze Yeşildağ, Celil Emre Kınalı, İzel Yücel, Selin Ağıç, Yakup Bekdaş, İrem Ural
Proje Yardımcıları: Simay Efe, Özlem Kaya, Eda Kesim, Fatma Balti, Başak Özdamar
Danışmanlar: Fırat Şeker, Rabia Şengün, Erdal Aslan, Selçuk Seçkin, Beste Erel, Nazım Soylu
Proje Tarihi: 2022 – 2023
Kapalı Alan: 11.500 m²
Arsa Alanı: 127.000 m²
Tür: Kentsel Tasarım, Mimari, Peyzaj, Yarışma, Yeniden Kullanım
Program: Müze, Arkeolojik Park, Kent Meydanı
Kapsam: Konsept Tasarım
Galeri
Proje Konumu
KOOP Mimarlık
Şahkulu Mahallesi,
Kumbaracı Yokuşu, No:57, D:5,
Beyoğlu / İstanbul / Türkiye
Al Tayseer Street, No 67, Flat 403,
Al Ain Central District, Abu Dhabi, UAE